O bir köprü ki 600 yıllık sapa sağlam toprağa gömülmüş, o bir köprü ki kendisine nerdeyse bir ömür adanmış ve bugün onun gün ışığına çıkarılması için çabalayanda ne yazık ki köprüyü tekrar göremeden artık toprak altına inmiş durumda.
Evet, Hayrabolu’da toprağa gömülü tarihi bir Osmanlı köprüsü için Hayrabolulu, delice sevdalısı tarihçi, araştırmacı gazeteci ve yazar Şerif Baysalan nerdeyse ömrünü bu köprünün çıkarılması yolunda harcadı ve hakkın rahmetine kavuştu köprüyü bir daha göremeden. Böylesine vatanseverin ruhu şâd, mekânı cennet olsun bir kere daha.

Ve Anılar…
Balıkçı Öztemel dede
90’lı yıllar, Şerif agam Batı Yakası gazetesinde bıkmadan usanmadan köprüyü gündemde tutmaya çıkartılması için ha bire yazılar yazıyor. Bende o dönemde kendi işyerimde esnaflık yapıyorum. Tarihe, okumaya bende biraz meraklı olduğumdan Batı Yakasını da takip edenlerdenimdir.
Dükkânıma sık sık kahve almaya gelen yaşlı bir dedem gelir hatta karşımızdaki parkta birlikte oturur çay içerdik. Bir gün kahve almak için yine geldiğinde tezgâhın üzerinde Batı Yakası gazetesini görünce durdu baka kaldı, gözleri doldu. Anlaşılan bir hikayesi vardı. Gazeteyi de yanıma alarak dede ile yine karşıya parka geçip çayları söyledik.
Dedem sen gazeteyi görünce değiştin hayrola? Dedim kendisine. O da gazetede o köprüyü görmüş bir anısı aklına gelince öyle donup kalmış. Sonra rahmetli bana anlattı.
“Bak evlat ben o köprünün yanında dere botunda hayvanlara sığırtmaçlık yapardım. İşgal günleriydi. Bir gün Yunan jandarmaları yanıma ellerinde bir baltayla geldiler. Bende çok korktum. Bir tanesi elindeki baltayla ayakta duran bir danaya bir anda boynuna bir balta vurarak hayvanı yere indirdi. Alıp gittiler sonra. Bunu hiç unutamadım gitti. Bir defa da buradan Rumlar Yunanistan’a geçtiği günlerdi. Bir Rum komşu bir arkadaşımla beni buldu, “sizde bizimle geleceksiniz öküzleri yetmek için” dedi. Korka korka onların eşyalarını yükledikleri öküz arabalarının önünde öküzleri yederek Yunan’a da götürdüler bizi. Köylerine gittiğimiz akşam arkadaşımla beni bir odaya koydular. Ama bizde nasıl korku, başımıza ne gelecek diye. Korkudan hiç uyumadan sabahı zor ettik. Sabah yanımıza gelen yaşlı Rum komşu bize “ hiç korkmayın ben sizi Meriç kıyısına kadar kendim götüreceğim. Oradan sonra sizde nehiri geçer Hayrabolu’ya gidersiniz” dedi. Velhasıl tam üç günde saklana saklana buraya geldik.” Dedi.
İşte böyle bir köprümüz halâ çıkarılmayı bekliyor. O toprak altında olduğu gibi onu çıkartmaya uğraşanlar gibi anısı olanlarda toprak altında. Balıkçı Öztemel dedem seninde ruhun şâd mekânın cennet olsun. Allah bizlere o günleri bir daha göstermesin.